3 Şubat 2010 Çarşamba

Servis Şoförleri ve Egoları

Liseye başladığım sene tanıştım servis şoförleriyle. Daha o zamanlardan anlamıştım hiç birisinin hoşlanılacak bir tip olmadıklarını. 10 yıllık deneyimlerime bakarsak kendileriyle "Bir bakıma hayatı asfalt, yaşamayı ise gaza basmak" olarak gören bünyeler oluyorlar. Bu sebeple de bu düzenleri bozan en küçük harekette özlerine dönerler. Örneğin:

Kışın evden çıkarken kapının önündeki buz tutmuş mermerde parende attıktan sonra servis şoförünü arayıp “2 dk bekleteceğim… Geliyorum…” dediğinizde size vereceği cevap “ Servis bekletilmez! Beklenir!” olacaktır…

Ya da kendi servis şoförünüz kaldırıma son sürat yaklaşıp sizi çamurlu suyla yıkadıktan sonra araca bindiğinizde size “Üstündeki karları temizle. Batırma tertemiz arabayı!” diyebilir ve sizin bu durumda cevap hakkınız yoktur…

Başka bir örnek ise çok genel bir durum olan müzik konusudur. Genelde kurumsal firmalar sözleşmelerini yaparken dinlenebilecek radyo belirlenerek yapılsa da ya disko vari yanardöner ışıklarla güne hareketle başlayabilirsiniz ya da yol boyunca bilip bilmediğiniz acıları anlatan şarkılarla güne sanki evladınızı kaybetmişsiniz gibi başlayabilirsiniz. Bu durumlarda da şoföre sesi kısmasını ya da kanalı değiştirmesini istediğinizde ise ilk yapacağı iş hemen bir haber kanalı açıp sesi sonuna kadar açar… Özellikle açılan kanalın tarafsız görünmesine rağmen taraflı yayım yapan bir kanaldır ki iyice beyniniz yıkansın…

Peki bu adamlar bu egoya nasıl sahip oluyorlar diye düşünürsek servis şoförüne göre siz “Sürekli gelip rahatsız eden ve sürekli ilgi bekleyen misafirsinizdir”. Genelde servis şoförüne sorsanız evi 17+1 klimalıdır. Günün 15 saatini geçirdiği, karısından çok onu seven, koruyan, sıcak koynuna alan parçasına bu kadar bağlanmasını doğal karşılamak lazım ama bu kadar da kıskanç olmalarına gerek yok sanırım…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder